Toplumsal Cinsiyet Eşitliği & Sosyal Girişimcilik:Daha Eşit Bir Dünya Mümkün…

Kadın sosyal girişimciler ataerkil sistemleri nasıl dönüştürüyor? Ortak yaklaşımlara bir bakış: Tekil Değil Kolektif Liderlik Ezber Bozan Yeni Roller Kadınlık Tecrübeleri Yeniden Tanımlanıyor Erkekler Çözümün Parçası

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği & Sosyal Girişimcilik:Daha Eşit Bir Dünya Mümkün…
Zeynep Meydanoğlu- Ashoka Türkiye Ülke Direktörü Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yüzyıllara direnen, istisnasız her coğrafyada kendine yer bulan, insan topluluklarını belki de en derinden bölen ve en “doğallaştırılmış” sistematik eşitsizlik biçimi. Dünyada ve Türkiye’de her yıl milyonlarca kadın, bu eşitsizlikler üzerine inşa edilmiş ataerkil sistem tarafından temel insan haklarından yoksun bırakılıyor. Buzdağının suyun üstünde kalan yüzü kadınlara ve LGBTİ’lere yönelik nefret cinayetleri ve erken yaşta evlilikler gibi haberlerle gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyor veya dünya sıralamalarında kadınların çalışma hayatı ve siyasete katılımındaki çarpıcı düşüklük gibi istatistiki verilerle görünür oluyor. Örneğin, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 Küresel Toplumsal Cinsiyet Raporu’nun kapsadığı 149 ülkenin sadece 17’sinde devlet başkanları kadınken bakanların sadece %18’i, milletvekillerinin ise sadece %24’ü kadınlardan oluşuyor. Benzer şekilde dünyada özel sektör yönetici pozisyonlarının sadece %34’ü kadınlar tarafından dolduruluyor. En güncel Dünya Bankası Kalkınma Raporu’na göre küresel işgücünün %40’ı kadınlardan oluşurken, kadınlar dünyadaki varlıkların sadece %1’ine sahip. “Eşit işe eşit ücret” henüz bir hayal: Almanya’da erkeklerin her 1 dolarına kadınlar 62 kuruş, ABD’de ise 78 kuruş kazanıyor. Yukarıda sayılan özellikleriyle toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sosyal girişimciler için sistematik sorunların (bu bağlamda ataerkinin) nasıl “hack”lenebileceğine ilişkin mükemmel bir oyun alanı sunuyor. Dünyanın ilk ve en geniş sosyal girişimcilik platformu Ashoka, sistemleri dönüştürme potansiyeline sahip sosyal girişimcileri bir araya getiren küresel bir sivil toplum kuruluşu. Bugün 93 ülkede 3 bin 500'den fazla Ashoka Fellow’u sosyal girişimci, insan hakları, kalkınma, çevre, sağlık, eğitim, vatandaş katılımı gibi çeşitli alanlarda fark yaratıyor. 2018 yılında hazırlanan Küresel Ashoka Fellowship Etki Raporu’nun sonuçları Ashoka Fellow’larının %48’inin hedef grubunun kadınlar olduğunu gösteriyor. Ashoka ve Citi Foundation tarafından hazırlanan Celebrating ChangemakHERS raporu ise, Ashoka Fellowship’teki kadın sosyal girişimcilerin çalışmalarını inceliyor, liderlik ve fark yaratma söz konusu olduğundaki ortak yaklaşımlarına ışık tutuyor. Aşağıda rapordan bazı iç görüler, Türkiye’den ve dünyadan ilham verici örneklerle birlikte sunuluyor. Kadın sosyal girişimciler ataerkil sistemleri nasıl dönüştürüyor? Ortak Yaklaşımlar: Tekil Değil Kolektif Liderlik:Kapsayıcı & katılımcı liderlik modelleri, sorunun çözümüne sistemin tüm aşamalarındaki kişilerin uzmanlıklarını ve katılımlarını sağlıyor. Araştırma, kadın sosyal girişimcilerin liderlik yaklaşımlarının daha kolektif ve kapsayıcı olmasının çözümlerinin kabul edilip yaygınlaşmasında önemli rol oynadığını gösteriyor. Pek çok kadın sosyal girişimci, çalıştıkları gruplarda benzer liderlik yaklaşımlarını teşvik ediyor. Huriye Göncüoğlu balıkçılık sektöründe aktif olarak çalışan ancak yok sayılan kadın balıkçıların güçlendirilmesi, örgütlenmesi, yine balıkçılıkla ilgili alternatif geçim kaynakları ile tanıştırılmasını hedefleyen Türkiye’nin Kadın Balıkçıları oluşumunun kurucusu. Geleneksel aile balıkçılığını korunması ve devam ettirilmesini sağlamak amacıyla, genç nesil kadın balıkçılara ve çocuklara ulaşıyor, onları sadece daha iyi bir aile balıkçılığı için değil, topluluklarının liderleri ve kıyı ekosistemlerinin koruyucuları olarak yeniden konumlandırıyor. Türkiye çapında kadın balıkçıların sorunlarına çözüm önerileri getirecek Kadın Balıkçılar Komitesi, en küçük balıkçı köyünden başlayarak kadınların kolektif bir şekilde sektörlerini ilgilendiren kararlara yön vermelerini sağlıyor. Ezber Bozan Yeni Roller:Araştırma kapsamında kadın sosyal girişimcilerin kadınlar ve kız çocukları için daha önce mümkün olmayan yeni liderlik rolleri yarattığı ve bunun bir yandan hedef grupları güçlendirirken diğer yandan toplumdaki kalıp yargıları sarstığını gösteriyor. Spor ve girişimcilik Türkiye’de geleneksel olarak erkeklere özgü alanlar olarak tanımlanır, spor mekanlarının %80’den fazlasını bilardo salonları, futbol sahaları ve vücut geliştirme salonları oluşturken Bedriye Hülya b-fit ile sadece kadınlara açık ve kadın dostu mekanlar yaratarak kadınlara spor yapma fırsatının yanında hayatlarının diğer alanlarında kullanabilecekleri çeşitli bilgi ve beceriler de kazandırıyor. Kadınlar tarafından kurulup işletilen b-Fit merkezleri kadınların hem kendi işlerini kurmaları hem de iş tecrübesi kazanmalarını sağlıyor, yerel girişimci kadınların iş yaptıkları diğer işletmeler ve esnaf nezdinde kalıp yargıların sarsmasını sağlıyor. Kadınlık Tecrübeleri Yeniden Tanımlanıyor:Kadınların yaşam döngülerindeki annelik, menapoz gibi önemli dönemler, liderlik ve iş hayatı için engel yerine fırsat olarak yeniden kurgulanıyor. Pek çok kadın sosyal girişimci, kadınların özellikle bakım alanında yüklendiği rollerin iş hayatında dezavantaj olmaması gerektiğini vurguluyor. Bu gibi işler, bir yandan empati ve iletişim gibi “soft skill”leri geliştirirken, bir yandan da inovasyon için gereken yaratıcılık ve kritik düşünme becerilerini geliştiriyor. Annelik izni genelde kadınların kariyerlerinden koptuğu veya yükselme şansını kaybettikleri bir dönem olarak yaşanıyor. Riccarda Zezza ve “Bir Master olarak Annelik” annelik iznini kadınların liderlik, iletişim, kriz ve zaman yönetimi becerilerini geliştirdikleri, işe daha güçlü döndükleri bir dönem olarak yeniden tanımlıyor. Böylece şirketler doğum iznine ayrılan yeni anne çalışanlarını kaybetmiyor, kurgulanmış liderlik gelişim programları yerine bizzat annelik tecrübesinin geliştirici olmasını sağlıyor. Erkekler Çözümün Parçası:Pek çok kadın sosyal girişimcinin çalışmalarında erkekler, “kadın sorunu” olarak görülen alanlarda aktif rol üstleniyor, bu sorunların sadece kadınlara değil, tüm topluma maliyeti üzerinden çözümler üretiliyor. Özellikle gençlerle yapılan çalışmalarda genç erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini erken yaşta fark etmelerini sağlayan bu çalışmalar, erkek tutum ve davranışlarında büyük olumlu değişim tetikleyebiliyor. Uçan Süpürge Vakfı ve Halime Güner, çocuk gelinler sorununa ilişkin yürüttüğü çalışmalarda 15 yılı geride bıraktı. Her üç evlilikten birinin erken yaşta yapıldığı ve evli kadınların yüzde 33'ünün “çocuk gelin” olduğu Türkiye’de, 52 sivil toplum kuruluşu bir araya gelmesiyle oluşan “Çocuk Gelinlere Hayır Ulusal Platformu” kurulmasına öncülük etti. Çocuk gelinler konusunda yapılan farkındalık çalışmalarına, kadınlar ve kız çocuklarının yanı sıra, öğretmenleri, muhtarları, müftü ve imamları da dahil ederek erken evliliklerin önlenmesi için yapılan mücadelede aktif rol almalarını sağladı. Yukarıda kadın sosyal girişimcilerin kadınları, kız çocuklarını ve dezavantajlı toplulukları etkileyen sistematik sorunları nasıl ele aldıklarına ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini sürdüren ataerkil siyasi, ekonomik ve kültürel sistemlerde dönüşüme nasıl liderlik ettiklerine göz attık. Ashoka olarak bu güçlü ve kendine has şekillerde fark yaratan kadınların daha fazla görünür olmasının ve kutlanmasının pek çok kadın ve kız çocuğu için ilham verici ve güçlendirici olacağını düşünüyoruz. Daha fazla kadın ve kız çocuğu kendilerini fark yaratan olarak tanımlayıp harekete geçtikçe toplumun geneli de daha çözüm odaklı olabilecek, toplumsal cinsiyet eşitsizliği dahil pek çok sorunu çözebilme kapasitesini artıracak. Herkesin farkyaratabildiği bir dünya kadınlar ve kız çocukları olmadan mümkün değil…

0 Comments

Benzer içerikler


Sohbet