Salgın fiziksel dünyayı nasıl etkiliyor merak ettiniz mi?

Salgının yarattığı durağanlık, ekonomik olarak bazı sektörleri kötü etkileyecek, bunun verilerini okumak ve yorumlamak şimdiden mümkün.

Salgın fiziksel dünyayı nasıl etkiliyor merak ettiniz mi?
Birkaç gün içerisinde her şey ne kadar da hızlı değişti değil mi? İmkânı olan evinde yeni bir yaşam düzenini deneyimlerken, kiminin hayatı ne yazık ki bunu organize edebilecek kadar şanslı olamadı. Kimisi evde olmadığı için, hayatlar kurtarırken; kimisi de yaşadığımız dünyanın rutinlerini sürdürebilmek için sessizce dışarıda çalışmaya devam ediyor. En çarpıcı olanı da hayatımızı çevrimiçi araçların ne kadar kolaylaştırdığını bir kez daha fark etmiş olmamız. Aslında yalnızca fiziksel olarak bir araya gelmenin değil, çevrimiçi olarak da bir araya gelmenin, bilgiye etkin bir şekilde ulaşabilmenin, hızlı haberleşebilmenin, hatta belki sokağa çıkmadan temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilmenin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anladık. Peki şu an “çevrimiçi olmayan hayatlarda” neler oluyor? Yaşadığımız çağ bize çevrimiçi olanın yeni dünyada daha kolay var olabileceğini defalarca kanıtlasa da bazı işler doğası gereği fiziksel işlerdir.Yani işi yapan kişinin aklı kadar bedeniyle de çalıştığı, bir mekânda fiziksel olarak var olmasını gerektiren işler. Bu işlerin bazıları da yalnız yapılamayan işlerdir, yani başka insanlarla birlikte yapılan işler. Buralarda insanlar kadar üretim araçlarına ve bu araçların var olduğu bir mekâna da ihtiyaç duyuluyor. Yani insan ve araçların iç içe geçtiği mekanlarda, işlerin yapılabilmesi ancak birlik halinde mümkün olabiliyor. Bu nedenle bu işler mesafe kavramını çok fazla koruyamadığımız işler. Böyle işleri yapan insanlar için çevrimiçi olmak, sanıldığı kadar kolay değil. Mesela hizmet sektöründe çalışan kişiler, böyle günlerde evlerinden size servis sağlayamazlar ya da bir makine operatörü, bir fabrikada çalışan tekstil işçisi, ya da bir çiftçi yalnızca çevrimiçi araçları kullanarak yaşamına devam edemez. Bu nedenle çevrimiçi olmayan hayatların var olduğunu hatırlayarak söze başlamak istedim. Joon olarak yukarıda tariflediğimiz gibi doğası gereği fiziksel olan bir iş yapıyoruz. Her ne kadar tasarım, uzaktan ilerletebileceğimiz bir süreç gibi görünse de üretim ve tasarımı iç içe geçiren yaklaşımımız gereği her zaman sahada olduk. Yani hiçbir sürecimizi üreticilerden bağımsız geliştirmedik. Öte yandan yaptığımız işin bir meyvesi olan elle üretilen ürünlerimiz, fiziksel üretim alanlarında, birlikte çalışan üreticiler tarafından üretiliyor. Üreticilerimizle birlikte yarattığımız katma değerli ürünler sayesinde ortak bir geçim kaynağı yaratıyoruz. Yani yaşamımız bu fiziksel operasyonlara bağlı olarak devam ediyor-du... Şu anda durumlar değişti ve belirsiz süreli bir şekilde Joon’da üretim durdu. Salgının yarattığı endişe, üretim alanlarına dramatik bir şekilde yansıdı. Sürekli bir araya gelen ve temas halinde, el ile üretim yapma mecburiyetinde olan üreticilerin bir kısmı üretim alanlarını belirsiz süreli kapatırken, kimi yaşamını sürdürebilmek için buna ne yazık ki devam ediyor. Joon ekibi olarak biz de iki haftadır evlerimize kapanarak, eksik sistemleri kurmaya, tasarım süreçlerini iyileştirmeye devaam ediyoruz. Bir yandan sürekli olarak üreticilerimizle görüşüyor, durumlarını takip ediyor ve süreç boyunca alabileceğimiz önlemleri değerlendiriyoruz. Bundan sonra ne olacak? Salgının yarattığı durağanlık, ekonomik olarak bazı sektörleri kötü etkileyecek, bunun verilerini okumak ve yorumlamak şimdiden mümkün. En çok da az önce bahsettiğim, bizler gibi doğası gereği fiziksel olan sektörleri. Bu durum bir yandan çevrimiçi yapılan aktiviteleri büyütürken bir yandan da fiziksel dünyayı göz ardı etmemize sebep olabiliyor. Kontrolsüz büyüyen sektörler, bireyler arasındaki gelir farklarını da bir o kadar arttırıyor. Şu anda pek çok yerde hizmet, üretim ve sağlık sektörlerinin emekçilerinin yaşam koşulları henüz sadece uzaktan izleniyor. Salgın paniğimizi bastıracak süreci kolaylaştıran yara bandı çözümlerin sayısı artarken, sistem seviyesindeki etkilere yönelik çözümler üretmeye henüz başlayabilmiş değiliz. Ortak akıl ile yeni çevrimiçi araçların geliştirilmesi için ne kadar efor sarf etsek de unutmamalıyız ki çevrimiçi dünya, fiziksel dünyaya bağımlıdır. Sadece kafanızı kaldırıp etrafınıza baktığınızda gördüğünüz nesnelerin tamamı fiziksel dünyada üretildi. Yediğiniz yemeklerdeki sebzeler tarlalarda yetiştirildi ve çok büyük bir kısmı hala elle toplanıyor. 21. Yüzyılda bunları bir e-ticaret sitesinden almış olmanız o e-ticaret sitesini çevrimiçi dünyada kaynakları bakımından güçlü bir aktör yapsa da onun gücü üreticisinin üretim kapasitesine oldukça bağımlıdır. Kısaca fiziksel olarak üretenler olmazsa, çevrimiçi araçların da ne yazık ki zaman içinde bir anlamı kalmayacak. Bu nedenle çevrimiçi araçlar kadar fiziksel araçların ve özellikle de bu araçların üreticilerinin da salgından en az yara alarak nasıl çıkabileceğini konuşmaya ve bu alanda da fikirler geliştirmeye her zamankinden çok ihtiyacımız var. Optimist bir düşünceyle, salgının herkesi ihtiyacı olduğu ile yetindiği ve aşırı tüketimden kaçındığı bir dünyaya hazırladığını söyleyebilirim. Ama bu senaryo, ancak üretim ilişkilerinin sürdüğü, ihtiyaç nesnelerinin erişilebilir olduğu bir dünyada mümkündür. Bu nedenle sosyal girişimler ve sosyal inovasyon aktörlerinin en az diğer otoriteler kadar bu konularda çözümler geliştirme sorumluluğu olduğuna inanıyorum. Ne yapabiliriz? Bu noktada elimizdeki bir avantajlı görmezden gelemeyiz. Tıpkı yazının başında dediğim gibi, bazılarımızın bir araya gelmesi için dijital dünya kendi içinde hala yeterli. Evet, herkesi kapsamayışı, mekânın bir araya getiriciliğinin ve duygularımızı paylaştığımız zeminin eksikliği, hala organize olduğumuz hissini tam anlamıyla vermese de dijital araçlar bizi bu günlerde diri ve birlikte tutuyor. Fiziksel dünyayı koruyabilmek ve var edebilmek adına çevrimiçi alanlarda bir araya gelerek, çözüm için güç birliği yapmaya her zamandan çok şimdi ihtiyacımız var. Yaşadığımız dünyayı daha iyi bir yere getirmeye çalışan insanlar olarak, böyle zamanlarda yaptığımız işlerin iç içe geçmişliğini görmemiz gerekiyor; salt kendi işlerimizin yolunda gitmesine odaklanmaktan çok, bir arada var olma çabamıza devam etmeliyiz. Böylelikle, fiziksel dünyanın temsilcilerini de bu günlerde daha fazla var edebileceğimiz doğru araçları geliştirebiliriz. Konuşalım; gerçeği, yöntemleri ve fırsatları. Yaşadığımız süreç bize sağlıklı olmanın kıymetini göstermiş olduğu kadar yaptığımız işi sistem seviyesinde çözümler üreten ve krizlere dayanıklı bir hale getirmenin de önemini gösterdi. Bunu yapabilmemiz için de önce birlikteliğimize bakmamız gerekiyor. Daha fazla konuşmalı, gerçeklerimizi, yöntemlerimizi ve fırsatlarımızı değerlendirmeliyiz. Bu nedenle ilerleyen günlerde topluluğumuzu konu ile ilgili bilgilendirecek ve birlikte alabileceğimiz somut aksiyonlarla ilgili çağrılar yapacağız. Bu sürecin bir parçası olmak istiyorsanız lütfen bize cevap yazmaktan çekinmeyin. Joon olarak henüz çok küçük ve yavaş olduğumuzu biliyoruz ve bunu tercihen böyle yapıyoruz. İnsanları dinleyerek, ihtiyaçları anlayarak onlarla birlikte en sürdürülebilir sistemleri kurmak için sahada var olmaya devam edeceğiz. Buna rağmen, bildiğimiz bir şey daha var, o da yaşadığımız çağın ilk önce küçüğü ve yavaşı yuttuğu. Ama unutmayın ki birlikte hareket edebilirsek, çoğuz ve hızlıyız; belki virüsten, belki salgından daha hızlı ve daha çok.

0 Comments

Benzer içerikler


Sohbet