Gündüz Vassaf Sosyal Girişimciler İçin Yazdı

Soykırımdan sonra artık şiir yazılamaz.” diyen Adorno gibi, yaşadıkları dönemin etkisinde ezilerek kapkaranlık bir dünya çizebilen düşünürlere temkinle yaklaşmamız gerektiğinin kanıtı, sizlerin her koşulda yer çekiminden de güçlü o yaşam coşkusu ve d

Gündüz Vassaf Sosyal Girişimciler İçin Yazdı
Toplantımıza beklenmedik bir başka acil sevgi çağrısı nedeniyle katılamadım. Sizlerin girişimlerinizle yaydığınız şevki yaşamaktan yoksun kalırken, ‘Yarına günaydın’ başlığıyla sizle o gün bana ayrılan on dakikalık sürede paylaşamadığım düşünce, kaygı ve umutlarımı şimdi kısaca yazıyorum. Gündüz Vassaf 26 Ekim, 2018 ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ “Soykırımdan sonra artık şiir yazılamaz.” diyen Adorno gibi, yaşadıkları dönemin etkisinde ezilerek kapkaranlık bir dünya çizebilen düşünürlere temkinle yaklaşmamız gerektiğinin kanıtı, sizlerin her koşulda yer çekiminden de güçlü o yaşam coşkusu ve dayanışmasıyla neler yapılabileceğini göstermeniz. GENÇLER VE YAŞLILAR Türümüz tarihinde görülmemiş yeni bir bölünme ve taraflaşmaya gebe. Özellikle yapay zekâ, 3 boyutlu yazıcılar ve robotların devreye girmesi ve kapitalizmi denetleyemeyen demokrasinin küresel kriziyle her kesimden gençler için geniş çapta işsizlik tehlikesinin çanları çalmaya başlamışken, toplumdaki asalak yaşlı nüfusun oranı hızla artmakta. Bir yanda parasız ve işsiz gençler; bir yanda devletin ve işyerlerinin emeklilik şemsiyesi altında bakıma muhtaç, tüketici, yaşamlarının son on yıllarının keyfini çıkarma peşinde, bencil, hedonist yaşlılar. Tarihi çapta potansiyel bir çatışma riskini taşıyan bu durumun engellenmesi için “Ne Yapabiliriz?” sorusunu cevaplandırmaya yönelik duyarlılık, düşünce ve çabalarımız projelerimize, STK’lara, siyasete, yeni çalışma biçim ve ahlakımıza nasıl yansıyabilir? İlk adım olarak önerim; projelerimize katılımcıların seçiminde toplumdaki yaşlıların da gözetilmesi. Adı, amacı ne olursa olsun, projelerin oluşturulması ve yürütülmesinde yaşlı ve gençlik arası duvar daha fazla örülmeden nüfusun tüm katmanlarının yer alması. Çağrılarımızın, yaşlıları bir tarafa iterek, dışlayarak, hatta dünyamızın bu halinden onları küçümseyip, suçlayarak sırf gençlere odaklanmasından kaçınılması. Bu konuda duyarlılığın dünya kamuoyunun gündemine getirilmesi. TÜRÜMÜZÜN EVRİMİMİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ Gençliğimde yüksek tahsilleri için Batı ülkelerine giden gençlerin ailelerin korkusu, onların gittikleri yerde bir ‘yabancı’ ile evlenmeleriydi. Günümüzde de kısmen süren bu endişe toplumda etnik temizlik gibi şiddet olaylarıyla baş gösteren milliyetçilikle ırkçılığın adı konmamış bir boyutu olmakla birlikte, tür olarak hepimizin varlığını da tehdit etme potansiyelini taşıyor. Türümüzün evrimiyle ilgili son gözlemler önce Afrika’da bir değil farklı bölgelerde ayrı ayrı oluşan türümüz temsilcilerinin iklim koşulları uygun olduğunda bir araya gelmelerinden doğan kültür ve kalıtım alışverişi sayesinde var olabildikleri. Sonraları Afrika’dan göçle Avrupa’da Neanderthaller Asya Denisovanlarla çiftleşen türümüz, onların yüzbinlerce yılda geliştirdikleri kalıtımsal yapı ve kültürle bir çırpıda bütünleşerek taşındığımız yeni iklim ve coğrafya koşullarında var olabilmeyi ve evrimini sürdürebilmiş. Örnek: Afrika’dan kuzeye göçünde kara derili olan türümüz Neanderthallerle çiftleşip onlardan cildimizin beyaz olmasını sağlayacak genleri almasaydı, az güneş olan bu yörede yok olup gidecekti. Türümüz evrimini ve varoluşunu kültürel ve kalıtımsal kaynaşmaya borçluyken, dinler ve ulus devletlerin aitlik kalebentliği ve savaşlarıyla evrimsel geleceğini tehlikeye atmasının karşısında ne yapabiliriz? Başka kültür ve coğrafyaların insanlarıyla nasıl buluşabilir, beraber olabilir, daha iyi bir dünya yaratma çabamızı homojen birlikteliğimizden özgürleştirebilir, projelerimizi küresel katılımcı bir boyuta nasıl taşıyabiliriz? NE YAPABİLİRİM? NE YAPMAMALIYIM? Bir ara aklıma takmıştım acaba en zararsız meslek hangisidir diye. İçinden çıkamadım. Hangisine baksam kaş yaparken göz çıkarmanın örnekleri. Kimisiyse bizatihi zararlı. Sonunda aklıma itfaiyeciler geldi. Fransa’da yaşayan bir arkadaşım ‘Sen ne diyorsun, burada itfaiyeciler kahraman olmak, prim almak için yangın çıkartır.’ demişti. Lakin en iyi niyetlimizin girişimlerinin farkında olamadığı yan etkileri olması kaçınılmaz. İşte dinamitin mucidi, icadından ötürü günah çıkarmak istercesine ödüller babası Alfred Nobel. İşte II. Dünya Savaşı’nı kazanabilmek için her an gezegenimizin sonunu getirebilecek atom bombasının mucitleri. Türümüzün şunu bunu icad ederek, deneyerek, sonsuz merakını dizginlemek babında önerim basit: Herhangi bir proje geliştirirken veya fon başvurusunda bulunurken, bunun bize ne yarar getireceğini şevkimizin heyecanında ballandıra ballandıra anlatırken, mutlaka olası olumsuz yan etkileri üzerine de kafa yorduktan sonra tespit ettiklerimizi başvuru formuna eklememiz. Keza araştırma yapan psikologlar, fizikçiler, biyologlar, yeni ilaçlar geliştirenler, yapay zekacılar… Buluşumuzu sunar, bunun topluma ne getireceklerini yazarken ne götürebileceklerini de aynı duyarlılıkla dikkate almamız… Araştırmalarımızla, buluşlarımızla türümüz hızını alıp gittiği bu günlerde türümüzün aymazlığı zirvede. Ahlakımızla buluşlarımız arasında, ilkinin aleyhine hızla açılan makası daraltmak hiç de zor değil ve bizim elimizde. Gündüz Vassaf Bu yazının orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.

0 Comments

Benzer içerikler


Sohbet