Ekosistemler İçinde "Sosyal Yenilenme": Sohbetlerin Çeşitliliği ve Çokluğu

Çeşitlilik ve sohbetlerin içindeki değer üzerine, insan odaklı tasarım eğitmeni ve sosyal girişimci Guglielmo Apolloni tarafından yazılmış makaleyi sizler için çevirdik! Keyifli okumalar dileriz!

Ekosistemler İçinde "Sosyal Yenilenme": Sohbetlerin Çeşitliliği ve Çokluğu
Çeşitlilik ve sohbetlerin içindeki değer üzerine, insan odaklı tasarım eğitmeni ve sosyal girişimci Guglielmo Apolloni tarafından yazılmış makaleyi sizler için çevirdik. Keyifli okumalar dileriz! Platformlara ‘ilişkiler işlemdir’ bakış açısından yaklaştığımızda; Putnam’ın sosyal sermayenin zayıf ve güçlü iletişimleri arasında bağ yapma seçeneklerinin bir karışımın, sosyal sermayeyi pozitif yüklü yapan şey olduğunu varsayan sosyal kapital teorisini göz ardı etmemiz mümkün olmuyor. Ne tek bir aktörün isteği sahneyi tamamıyla domine etmelidir, ne de ekosistem bir avuç insanın heves ve bağlılığına dayanmalıdır. Çeşitlilik anahtardır. Bir ekosistem içindeki mevcut ilişkileri kolaylaştırmak için bir platform stratejisi tasarlansa bile, köprü kurmak (sezgisel olarak daha dışa dönük) yerine yalnızca bağ kuran sosyal sermaye yaratmaya (homojen grupların bağlarını güçlendirmeye) hizmet edebilir, dolayısıyla potansiyel olarak onu yükleyebilir. Negatif enerji, onu daha az kapsayıcı hale getirir ve öğrenmenin gerçekleşmesini engeller. Belirli bir miktarda bağlanan sosyal sermaye, üyeler arasında güveni arttırarak ekosistemi şekillendirmeye yardımcı olabilirken, fazlası potansiyel ilişki sayısı ve çeşitliliğini azaltma riski taşır. Growth Hacking aşamasının en başında bazı platform stratejilerinin sosyal sermayeyi bağlamaya katkı sağladığını görmemiz oldukça mümkün--- Facebook’un Harvard öğrencileri üzerinde yaptığı örnekteki gibi; mümkün olan en kısa sürede herkesin hoş karşılandığı bir köprü sosyal sermaye yaklaşımına doğru ilerleyerek. Ekosistemin platformla etkileşimi yeterince fazla hale geldiyse, strateji yeninden bağ-sosyal-sermaye yaklaşımına çevrilerek hali hazırda grup ve komünitelerin güvenlerini kazanmışken platformun maksimum değeri kısa sürede çıkarmasına olanak sağlar. Bu U-dönüşü, Facebok’un misyon ve yakın tarihi arasında olduğu gibi bir duyusal çarpışma yaratarak tolumda beklenmeyen sonuçlara yol açabilir. (Bu konuya daha sonra döneceğiz) Ezio Manzini'yi takiben, köprü oluşturan sosyal sermaye, "içlerinde etkin olan sohbetlerin miktarı ve kalitesi" ile tanımlanan sağlıklı topluluklar yaratır. Lisa Gansky ile yapılan son röportajda çeşitliliğin önemine çok güzel parmak basıyor: ‘‘Çeşitlilik neredeyse öğrenilmesi gerekli olan bir konu. Sosyal gerçekliğime ne kadar farklı geliyorsa o kadar bu konu üzerine yoğunlaşıp sormam gerekiyor: ‘bununla ne demek istiyorsun?’ Ya da ‘bu nasıl işliyor’’. Lisa geleceği kurmak için bu tür diyaloglar gerçekleştirmemiz gerektiğine işaret ediyor. Ancak en yakın referans ağlarımızla sınırlı olduğumuz için çoğu zaman buna ulaşamadığımızı belirtiyor: ‘X’e soruyorum, beni X ile tanıştırıyor’, vb. Dolayısıyla sosyal sermayeyi köprülemek; ekosistemi yüksek tutmak ve hatta ekosistemler içindeki değeri iyileştirmek için anahtardır. Ekosistem varlıklarını bulaşıcı olmayan baloncuklar içinde bölmek yerine- sohbetlerin çeşitliliğini artırmak için çalışanlar haricinde- platformlar, tıpkı doğal kaynakları kullanan ve biyolojik çeşitliliği azaltan maden çıkarma işletmelerinin doğal ekosistemlerini yoksullaştırması gibi, ekosistemi yoksullaştırıyor. Nora Bateson’un sözlerine göre; toprak ilişkileri kuran ilişkilerin önemini anlatmak için doğru metafor olabilir. Bitkileri çeken besinlerden, kuşları çeken böceklere yuva olmak. Biz bu düşünce tarzının insan sistemlerine de uygulanabileceğini düşünüyoruz. Karşılaştırmayı devam ettirirsek, stratejiler konuşmalardaki çeşitliliği ‘yeniden oluşturmayı’ hedeflemeli ve ekonomiler kadar döngüselliğe doğru gitmelidir. Dolayısıyla, bu zemine önermek istediğimiz şey, sosyal inovasyon projelerine fon sağlayanlar için cazip gelebilecek "hızlı bir çözüm" olmasa bile, sohbetlerdeki çeşitliliği teşvik etmek ve sürdürmek için daha fazla dikkat ve niyete ihtiyacımız olmasıdır. Platform ve ekosistem düşüncesini ve pratiğini sosyal inovasyona uygulama söz konusu olduğunda akılda tutulması gereken dört temel husus olduğuna inanıyoruz. . . . 1. Sosyal etkiyi ölçümleme amacıyla diyalogları fonlamak ‘’Sosyal inovasyon komünitesi ölçü ile mest olmuş durumda. Vakıflar, kuluçka merkezleri, hızlandırıcılar, hükümetler, sosyal yatırımcılar ve düşünce liderleri, ölçeğe ulaşmak için yeni çözümlerin tasarlanması ve desteklenmesi gerektiği savunuyor. Ama hangi ölçekten bahsediyoruz?”. Gord Tulloch, makalesinde, 2015 yılında Darcy Riddell ve Michele-Lee Moore tarafından şekillendirilen mevcut ölçeklendirme modeline (aşağıdaki resme bakın) ek olarak konuya ilginç bir genel bakış sundu, diğer iki kritik ölçek biçimi: Ekran Ölçekleme ve Ölçekleme başlangıç koşulları. https://inwithforward.com/2018/01/expanding-conceptions-scale-within-social-sector/ Yeni modelin ortasına, ölçeklendirmenin bir ön koşulu olarak, yeni ilişkiler yaratma ihtiyacını eklemeye çalışıyoruz. Aynısı, "ölçeklendirmek" istediğinizde de geçerlidir: yeni bir ekosistemde bir çözümü uyarlamak, çoğaltmak. Sosyal etki ölçeğine odaklanan gelecek vaat eden bir proje olan Impact On, “kanıtlanmış etki modelini’’ kopyalamak istedikleri topluluklarda halihazırda bağlantılı olan kuruluşlarla birlikte çalışır. Tekrar söylemek gerekirse: bir bağlamdaki ilişkilerin kalitesi ne kadar yükselirse etki yaratma olasılıkları o kadar artacaktır. Ekosistemsel bakış açısından, köprüleyici sosyal sermaye üretmeye odaklanmak, bu etki olumlu bir anlatıyı takip ettiği sürece, projenizin yaratacağı gerçek değişiklikten daha önemlidir. Bu kesinlikle, doğru bağlam verildiğinde aktörlerin olumlu sonuçlar üretmesi için belirli bir miktar “kontrol” ve güvenden vazgeçmek anlamına gelir. Örnek vermek gerekirse; bir eğitimcinin öğrencilerin yetişkinlerle beraber yemek dersi aldığı anlar yaratması, aynı öğrencilerin temel eğitim becerilerini öğrendikleri bir kapasite geliştirme programından daha fazla etki yaratabilir. İlk senaryo ekosistem içinde yeni ilişkiler kurarken ikinci senaryo öğrencilerin (ve yetişkinlerin) durumlarını iyileştirirken kapasitelerini uygulamaktır. Yanlış anlaşılmasın- kapasite geliştirme programları gayet gerekli fakat sosyal inovasyon ölçekleme, sosyal ihtiyaçları karşılamaktansa yeni sosyal ilişkiler ve birleşimler kurmak anlamına geliyor. Aynı durumu mültecilerin tek bir bina içinde yaşadıkları, o bölgenin dilini öğrendikleri ve programı destekleyen STK personeli dışında kimseyle iletişime geçmeden yerel belediye için çalıştıkları programlarda görebiliyoruz – zaten var olan bir ilişki. 2. Sosyal sermaye arasında köprü kurarak ortaya çıkan ve bilinmeyene yer bırakmak PDT Master Class'larımızın sonunda topladığımız ana bilgilerden biri, ekosistem içinde halihazırda gerçekleşen işlemler için tasarım yapma ihtiyacıyla ilgili (ekosistem-potansiyel-platform uyumu): Airbnb'den önce de evlerindeki boş odaları kiralayan insanlar vardı. Tatiller için kendi evim vardı, ancak işlem çok karmaşıktı (yani limanda misafirleri çekmek için "oda " tabelasıyla saatlerce beklemek.) Shopify ve perakendeciler ile müşteriler arasındaki çevrimiçi ilişkiler için de aynısı. İleri görüşlü platformlar, güçsüz olduklarında kendi platformlarının oluşturduğu yeni ilişkileri haritalamak için sürekli olarak ekosistemi dinliyor. Aynı zamanda, bu platformlar yeni ilişkilerin ortaya çıkabilmesi için itaatsizlik için alan sağlar. Sosyal sermayeyi birleştirerek platforma erişimi ve kullanımı ne kadar çok düzenlerseniz, o kadar az itaatsizlik elde edersiniz ve ekosistemin yoksullaşma riski de o kadar artar. https://stories.platformdesigntoolkit.com/7-key-platform-design-principles-d84cc78b9218 Sosyal inovasyon farklı aktör grupları arasında ilişki yaratmaya odaklandığında -farklı departmanlar- işte o zaman sosyal etkiden ziyade, rejeneratif platform stratejilerine yer açmak için gerçek bir potansiyele sahip olabilir. Aksi halde, “hedef yararlanıcılara” daha fazla odaklandığında, toplum ekosistemleri içindeki siloları güçlendirebilir. Ne yazık ki, geleneksel olarak kullanılan etki ölçüm modellerinin çoğu fon kurumlarını yalnızlık için tasarım çözümlerini pekiştirmek için getirmiştir, bu da geriye sadece düzenlenirse ortaya çıkabilecekler için çok az yer bırakılıp ‘hedef yararlanıcılara’ odaklanılmasına sebep olur. Sosyal etki göstergelerinin proje çıktılarına eşit olduğu zamanlar gördük – yani uluslararası bir iş birliği programının Afrika’da kaç dizüstü bilgisayar dağıtacağını saymak gibi. Yararlanıcıların durumlarını iyileştirirken toplum olarak ne kadar tasarruf ettiğimizi belirten ekonomik göstergeleri geçtik (SROI- Yatırımın Sosyal Geri Dönüşü). Sonunda etki değerlendirme modellerinde bir gelişme görebiliriz: bugünlerde en azından yararlanıcıların istenen sonuca doğru kendi durumlarını ne kadar iyileştirdiğini ölçmeye çalışıyoruz (Değişim Teorisi), gelişimsel değerlendirme gibi daha deneysel yaklaşımlar ise umut verici bir yön sağlıyor. Yine de bu modellerin çoğu, diyalogların ekosistemlere kendi kendilerine iyileştirmeleri için verdiği gücü küçümsemeye yol açıyor. Bu da istenmeyen durumlara yol açabiliyor… Brexit gibi! İngiltere referandumu sosyal inovasyon dünyasına ilginç bir şok getirdi: İngiltere nasıl bu kadar kutuplaşmış bir topluma dönüştü? Tabi ki İngiltere acil toplumsal sorunlara değinmesi için bir sürü ajansı ve inovatif düşünceyi doğurdu. Sosyal etki konusundaki ilk deney İngiltere’de yıllar önce gerçekleşti. Hepimiz ülkelerimizde Nesta gibi ajanslar isteriz. Bu kadar ilginç aktörlerle dolu bir ekosistemin, ülkenin gelecek on yıllarını etkileyecek bir karar verme zamanı geldiğinde kendisini bölünmüş bulması nasıl mümkün olabilir? 3. Sosyal yenilenmeyi ilişki bazlı tasarımla destekle Ya Birleşik Krallık’ ta Brexit öncesinde "iyilik için" faaliyet gösteren aktörler, ilişki merkezli bir yaklaşımdan çok kullanıcı merkezli bir yaklaşımı benimsiyorlarsa? Ya bu, çeşitliliğe katkıda bulunmak ve ekosistemi beslemek yerine, sosyal sermayenin “neslinin azalmasına” yol açtıysa? Ve neden yalnızlığın beslendiğini fark etmeden kullanıcılara (faydalanıcılar) bu kadar odaklandık? Söylediğimiz gibi, sosyal etki değerlendirme modellerinin hakimiyetinde bir neden bulunabilir ve sonuçlar aynı zamanda platform şekillendiricileri de etkiliyor. Bir ekosistemin ilişkilerindeki işlemleri azaltmanın, platform şekillendiriciler için ilk tasarım hareketi olduğunu biliyoruz. Normalde bu, işlemlerin maliyetini düşürmemiz gerektiği anlamına gelir: daha fazla kuruluşun bu işlemlere katılmasına izin vermek için işlemlerin gerçekleşmesini kolaylaştırmak. Ekosistemde ne kadar az işlem eşleştirirsek, platformumuz için o kadar az fırsat bulabiliriz. Diğer yandan; ne kadar fazla işlem gözlemlersek, o kadar fazla platform stratejisi geliştirme şansımız olur. Yalnızlığı teşvik eden çözümler tasarlarken (kullanıcı merkezli tasarım), daha önce hiç olmayan yeni ilişkiler kurma fırsatlarını kaybediyoruz. Daha da kötüsü organizasyonlar arasına mesafe koyarak izole pozisyonlar ortaya çıkmasına sebep oluyoruz. Endüstriyel işletmeler için bu bir sorun değil: “yapılacak işi” yapan kişiyle ilişkisi olan kişi bensem ve başka kimseyle konuşmuyorsa hizmetimi daha iyi satarım (Cambridge Analytica stratejisini hatırlıyor musunuz?) Sorunu somut hale getirmek: Airbnb nasıl mükemmel bir ev sahibi olunacağına dair öğreticilerle ders verirken, deneyimin benzersizliği kalitenin standardizasyonu içinde kaybolacak. Öyleyse, “sohbetlerin niceliğini ve niteliğini” artırmakla kim ilgilenmeli? 4. Sosyal inovasyona, platform şekillendiriciler için ‘ar-ge departmanı’ olarak bakın Bir ayrımın başındayız: 1. Bir yönden, bir platform etrafında toplanan ekosistemi sürekli dinleme pratiğine sahibiz; 2. Diğer yandan, ana hedefi ekosistem içinde ve çevresinde farklı sosyal gruplar arasında ilişkiler oluşturmak olan tüm girişimlere sahibiz. Birincisi, kısa-orta vadeli bir yatırım geri dönüş indikatörü ile platformlar için kendi gelişimlerine (veya hatta daha uzun yaşamalarına) yönelik bir yatırımı temsil eder; ikincisi, ekosistemdeki birçok varlık için uzun vadeli bir yatırım geri dönüş indikatörü ile bir yatırım aracıdır. Birincisi genellikle platform sahipleri tarafından ödenir, ikincisi genellikle hükümetler veya finansman kurumları tarafından finanse edilir ve / veya gönüllüler tarafından yönetilir: yeni ilişkiler kurmanın maliyeti yüksektir ve kar elde etmek için çok az olasılık vardır. ETKİ ÖLÇÜMLEMEYE EKOSİSTEMSEL BİR YAKLAŞIM Bu kadar. Vakıflar ve kamu kurumları normalde, kullanıcı merkezli hedefleri nedeniyle yaratılan etkiyi kanıtlayan hikayeler ve sayılar ararlar. Şimdiye kadar sunduğumuz önermeler makul ise (ve "ise" altını çizelim), bir sosyal inovasyon projesinin başarısını sadece projenin köprü oluşturan sosyal sermayesi ile tanımlamalıyız: Yatırımın Sosyal Getirisi veya kişisel değişimin başarılması ne olursa olsun, sosyal sermayenin yenilenmesi, geleceğe yönelik güvenli bir yatırımdır ve eğer zihnimizi yalnızca platform şekillendirici olarak gereken pozitif anlatıya koyarsak nispeten daha kolay ve hızlı bir şeydir. Bunun nasıl çalışabileceğine dair daha iyi bir açıklama için varsayımsal bir formül oluşturalım: ((t*i) *p) *(D*a) *N=V Son unsur (N), projenin olumlu bir anlatı benimseyip benimsemediğiyle ilgilidir: John Hagel'in ardından olumlu bir anlatı kaygı ve korkuyu giderir. Nefreti, güven kaybını vb. Teşvik eden her şey -1 değerine sahip olacaktır. Kaygıyı ve korkuyu teşvik eden veya hafifleten şey ne olursa olsun 0 değeri olacaktır. Kaygı ve korkuyu gideren şey ne olursa olsun (ne kadar önemli olduğu önemli değildir) +1 değerine sahip olacaktır İlk grup ((t * i) * p), insanların birlikte geçirdikleri zamanla ilgilidir: (i) yinelemedir (ne sıklıkla) ve (t) her yinelemenin süresidir, (p) ise sayıdır dahil olan kişilerin oranı. İkinci grup (D * a), köprüleme kısmına atıfta bulunur: (a) dahil olan farklı grupların sayısı ve (D) delta, bu gruplar arasındaki farkların boyutu. Bu hızlı ve kirli formül işe yararsa, fon sağlayan kurumlar ve kamu idareleri, dahil olmak istedikleri grubu tanımlayan ve her biri arasındaki mesafeyi boyutlandıran ortak bir şema oluşturmalıdır. Bir sosyal inovasyon girişiminin başarısı, formülden gelen değere (V) bağlı olacaktır. Üstelik kurulan girişimlerin gerçekleştiği ekosistemdeki sohbetlerin kalitesi de formülün sonucuna bağlı. Tekrardan, neden önemli? Bu günlerde tecrübe ettiğimiz pandemide, vatandaşların yeni ihtiyaçlara ve hizmet eksikliğine ilişkiler yoluyla nasıl tepki verdiğini görebiliriz. Karantina sürecinde farklı şehirlerde gönüllüler ekonomik olarak zorda olan insanlara gruplar halinde yiyecek toplayarak dağıttığı organizasyonlar düzenledi. Balkonlarımızdan birlikte şarkı söylemek ve çalmak, kapatmalar başladığında yaşadığımız yalnızlık hissini rahatlattı. Berlin'deki iş arkadaşları, evden çıkamayan meslektaşları için alışveriş yapıyor. Dünyanın her yerinden ailelerimiz ve eski dostlarımızla yeniden bağlantı kuruyoruz, onların özel deneyimleri ve yeni tarifler hakkında bilgi topluyoruz. Normalde asla iletişim kurmadığımız komşularımızla iletişime geçmeye başlıyoruz. Çözümleri sosyal sermayemiz içinde kuruyoruz. Görüşmelerimizin çeşitliliği ve niceliği açısından değeri ne kadar yüksek olursa, belirli ve beklenmedik ihtiyaçlara o kadar çok çözüm üretebiliriz. Bu, yenilenmenin mümkün olduğu kırılgan olmayan bir toplumun temelidir. Platform fırsatları, ekosistemdeki bu değişimler arasındadır: Bu etkileşimleri kolaylaştırarak kendi stratejilerini oluşturmaya "artık" başlayabilirler. Bu, bir platform stratejisinin yanı sıra bir toplumun kırılganlık karşıtlığının temelidir. Kaynak: https://stories.platformdesigntoolkit.com/social-regeneration-within-ecosystems-diversity-and-multiplicity-of-conversations-c2e8d953f152

0 Comments

Benzer içerikler


Sohbet