Bugünlerin Hikayesi

Ashoka Fellowlarıyla haftalık #Antivirüs buluşmamızda takvimler 15 Mayıs'ı gösterirken bugünlerin hikayesini yazmıştık. Bundan 15 yıl sonra bugünleri hiç yaşamamış birine hikayeyi biz anlatacak olsak nasıl anlatırdık demiştik, gelin birlikte bakalım!

Bugünlerin Hikayesi
Tarih 15 Mayıs 2020, Cuma idi. Ashoka Fellowlarıyla yaptığımız haftalık #Antivirüs buluşmamızda, bugünlerin hikayesini yazdık. Bundan 15 yıl sonra, bugünleri hiç yaşamamış birine hikayeyi biz anlatacak olsak nasıl anlatırdık diye düşündük. İlk cümlemiz ne olurdu? Peki son cümlemiz? Zoom ekranındaki kareler sanki tek kalem oldu, aşağıdakileri döktü. ----- Çok kopuk, abartılı ve vahşi yıllar yaşıyorduk. Derken… Bir gün doğa sazını eline aldı. Hiç gitmeyecekmişiz gibi yaşadığımız dünyada 2020’de hikayenin sonunu gördük ve korktuk. 2020’ye kadar dayandı dünya, insanlar o vakte kadar çok kötü davrandılar doğaya. O sene aniden çok şey öğrenmek zorunda kaldık. Belirsizlikle gönülsüz bir barış yaptığımız zamanlar… Ciran nage cirana… Covid-19 diye bir şey çıktı yeğenim, bir anda bütün dünyayı eve kapattı. Hayatımın mesaiye kalmadığım ya da ders çalışmadığım ilk ilkbaharıydı. İlk hafta evde kalmakla ciddi bir sınav verdim. Sonra sert bir farkındalık anı geldi. “Sen evdesin, aç değilsin, elinde araçlar var, deneyim var, network var, çalışmaya başla” dedim. Kendime geldim ve çalışmaya başladım:) Hani her gün sokaklara çıkıp geziyoruz ya, hah işte o zaman buna ara vermek zorunda kalmıştık, sevdiklerimizi gördüğümüzde sıkı sıkı sarılıyoruz ya şimdi, hah işte o zaman sarılmak yerine gözlerimizle belirtiyorduk sevgimizi. Bir de hani şimdi doğayı çok önemsiyoruz ya, işte o zaman pek umursamıyorduk ama şimdi umursamamıza neden olduğu için de iyi bir ders çıkardık be evlat :) Zaman ve mekân izafidir. Bazen en beter şeyler kendini tanımak için bereketli bir toprak olur. Armağanı özgürlük olabilir esaretin. Önce bir felaketin ortasındayım sandım, sonra bundaki kıymeti anladım. Bizi en iyi bilene, doğaya teslim olmayı öğrendik. Evet, tüm dünya, hep birlikte konfor alanımızdan çıktık ve birlikte büyüdük. Yaşamlarımızın birbirine ne kadar bağlı olduğunu gördük. Bir uyanış yaşadık. Sadece kendimiz için yaşamamalıyız. Bizler bir bütünün parçasıyız ve o bütüne saygı duyarak yaşamalıyız. Her hareketimizin bütüne katkısı olduğu gibi zararı da olabilir. Büyük hırslarımızın, dev aynalarımızın, hepimizi büyüklüğüyle ezen bütün yapıların hiçbirimize iyi gelmediğini yüzümüze vuran bir mikro organizma sayesinde küçük şeylerin geri dönüşü başladı. İşte bu yüzden şu anda eskiye dönmek isteyenler ve yeni yollar arayanlar arasında gidip geliyor insanlar. Bunları sen de yaşayabilirsin. Ama daha sağlam durabilmek için, köklerini güçlendirmek için ilişkilerini, bedenini güçlü tutmak için sağlığını eksik etme. Uzun lafın kısası, doğa insan için değil insan doğa için yaşar. Her şeyden önce, doğayla aynı frekansta titreşmeye çabala. İnsan yenilmez değil anlayacağın, armoninin içinde yerini bulman lazım. Çok da şeyetmemek lazım… İşte bu kısa ömür, yaşadığımız çevre, kurduğumuz ilişkiler bu kadar kırılgan ve güzel, kıymetini bilmeli hayatın hakkını vermeli insan. ----- Hikayemize illüstrasyon ve tasarımıyla can veren sevgili Ahmet Fahri Küçük’e gönülden teşekkürler.

0 Comments

Benzer içerikler


Sohbet